2 Nisan 2014 Çarşamba

Roma Günlügü - 1. Gün

            Roma rüya gibi bir şehir. Eminim benim kelimelerim böylesi bir güzelliği, sıcaklığı ve mimariyi anlatmakta yetersiz kalacaklar.

            Blog yazarı olup da Roma deneyimlerini kaleme almamak olmazdı. İşte bu yüzden seyahatimiz boyunca not defterini, kamerayı (sevgili Hande'ye - nam-ı diğer Hayallerim DeLorean ve Sen - kamerası için kocaman öpücükler bir kez daha) ve toplayıcı ruhumuzu yanımızdan eksik etmedik. Olabildiğince fotoğraf, video, fiş, peçete ve Roma'ya dair anılarımızı köklendirecek ne varsa biriktirdik o beş gün içerisinde. Şimdi sıra anıları tekrar tekrar canlandırmakta ve ilginç olan ne varsa sizlerle paylaşmakta.

           
           Roma'ya yolculuğumuz tatilin aksine baştan sona oldukça stresli ve yorucu geçti. Barselona aktarmalı Roma biletimizi (!) Vueling Havayolları'ndan aldık. Yolculuk 16 Mart 2014 sabahı 09.45'te başlayıp 16.15'de bitti. Bizim evden çıkış saatimiz 07.45. Havaalanına gidiş 50 dakika. Vardığımızda uçağın kalkmasına: 1 saat 10 dakika. Aslında hiç fena değil ama trenin 20 dakikada bir olduğu bir şehirde (Münih) ve kalkıştan iki saat önce orada olmayı planlayan iki insan için risk dolu bir sabahtı. Elimiz ayağımıza dolanmış, her adımda hop yere yuvarlacağız hissiyle koşa koşa kontuara gittik. Kadın bagajınız için ödeme yapmamışsınız dedi. Pardon?? Vueling'le uçacak olanlara: Yolculuk başına bagaj ücreti 35€. Aktarmalı gidiyorsanız (bkz. Barcelona aktarmalı Roma bileti) totalde 70€. Biletimiz orijinal fiyatına eklenen 70€'ya rağmen bütün alternatiflerden daha ucuza geldi, haksızlık etmeyelim. Uçakta ücretsiz yiyecek/içecek servisi yoktu ama o telaşla kahvaltıya zaman ayıramadığımız için bir club sandwichi paylaştık. Fiyatlar gayet makuldu. İki uçuşta da yaş ortalamasının düşüklüğünden fazlasıyla hareket ve uykusuzluk barındıran bir yolculuk geçirdik.

            Bizim uçağımız Fiumicino Havaalanı'na indi. Bu havaalanından Termini'ye (ana tren istasyonu) 5€'ya tek yönlü otobüsler kalkıyor. Emin olmamakla birlikte istesek yer altından da gidebilirdik diye düşünüyorum ancak otobüs seçeneğiyle Roma'nın büyüleyici antik yüzü dışında bir yüzünü daha görmüş olduk. Türkiye'yle bir sürü parallellik kurduk. Mesela ışıklarda cam silen ya da araba için telefon şarjı satan adamlar, çocuklar vardı.

           Yaklaşık 1 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından - beklemeler dahil - Termini'ye vardık. Otelimiz Termini'ye yürüyerek 5-10 dakika mesafedeydi (Castro Pretorio ve Termini durakları arasında). 

- Hotel Romae'yi konaklamaya büyük bütçe ayırmak istemeyen ama diğer taraftan temizlik ve güleryüzden de vazgeçemem diyen gezgingere gönül rahatlığıyla önerebilirim -

            Resepsiyona gittik. Görevliler check-in işlemleriyle uğraşırken biz odaya yerleştik. Tabi ki karınlar aç. Yakınlarda güzel bir pizzacı sorduk, bize hemen köşedeki Pizzeria del Secolo'yu önerdiler. Roma'da ilk pizza! Hemen söyleyeyim, dedikleri kadar var. Hamuru saç teli kalınlığında, taze ekmek çıtırlığında. Üzerine adeta domates suyu dökmüşler. Bir şey aynı anda nasıl hem bu kadar kıtır hem sulu nasıl olur anlayamadım. İtalyan mucizesi. 4 dilim pizza artı bir kola 7€'du yanlış hatırlamıyorsam. Pizzalarımızı yedik, Trevi Çeşmesi (Fontana di Trevi) yoluna koyulduk. Yolda bir dilim daha pizza aldık bir büfeden. İlk günün acemiliğiyle metroyu kullanalım dedik. Eğer konakladığınız yerin yakınlarından otobüs geçiyorsa metro seçeneğini düşünmeyin bile. Yeni bir şehir gezerken yer altından yolculuk yapmak zaten çok akıl karı değil, bir de metronun bu kadar eski, kalabalık ve klostrofobik olduğu bir şehirde otobüsler en doğru alternatif kanımca. Bu arada trenler İstanbul'dakilerle aynıydı :)
         
           Roma'da iki metro hattı var: A ve B. Gitmeyi düşündüğümüz Trevi Çeşmesi A hattı üzerinde, Barberini durağına yakındı. Termini'den iki durak ginip Barberini'de indik. Haritadan baka baka Trevi'yi bulduk. Nasıl desem, belki şehirde gördüğüm ilk "kayda değer" güzellik olduğundan, belki Münih'te içinde bulunmaya yabancılaştığım memnuniyet ve güler yüz dolu atmosferin tokadından, çeşmeyi gördüğümde kelimenin tam anlamıyla büyülenmiş hissettim. Fotoğraf makinalarının ve havada uçuşan bozuk paraların arasından kendimize oturacak bir yer bulduk, bir süre çeşmeyi izledik. Çeşmenin tarihi ve arkaplanı hakkında o esnada hiç bir şey bilmediğimizden kendimizi özgürce işçiliğin kusursuzluğuna verebildik. Bir kaç selfienin ardından çeşmeye geldiğimiz sokaktan yürümeye devam ettik. Son bir pizza molasının ardından günü noktaladık. 

          İlk günümüz bu şekildeydi. Kaldı 1, 2, 3, 4, 5, 5.5 gün. Umarım benim yazmaktan aldığım keyfi siz de okurken alırsınız. Bir sonraki yazıda Colosseum, Forum ve İspanyol Merdivenleri olacak. O zamana dek kendinize iyi bakın!


4 yorum:

  1. Ne güzel anlatmissin :) Bizde üc sene önce roma´daydik, ne cok yürümüstük, ayaklarim sismisti resmen artik, ama cok güzel bir sehirdi ve cok görecek yerler var gercekten, güle güle gez eglen, iyi vakitler dilerim romada :)

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler, beğenmene çok sevindim :) Biz döneli de epey oluyor aslında ama bir türlü toparlanıp sonraki günlerin yazılarını yazamadım. Umarım gelecek yazıları da beğenirsin. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel yazmışsınız :) 2 hafta önce Alghero'daydım, son dakikada kararımızı değiştirip Roma'ya gitmemiştik. Yazınızı okuyunca bir kez daha pişman oldum gerçekten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eminim sizin tatiliniz de mis gibi geçmiştir, bol bol deniz kokusu çekmişsinizdir içinize :) Belki de yazılar bir sonraki Roma seyahatinize bir çıkış noktası olur, kim bilir :)

      Sil